Teslimiyet Kime?
11.11.21
Teslîmiyet, İslâm kelimesi ile aynı köktendir. Bu
sebeple İslâm’ı hakkıyla yaşayabilmek ve hakîkî kullukta bulunabilmek, ancak
teslîmiyetle mümkündür. Çünkü Allâh -celle celâlühû-, kulunun kendisinden
başkasına râm olmasından hoşlanmaz.
Teslîmiyet, boyun eğmek, başa gelen hâdiseleri
îtirazsız kabûllenmek ve selâmete çıkmak mânâsına gelir. Teslîmiyet, kalbin bir
fiili olup Allâh tarafından haber verilen hususlarla alâkalı şüphelerden, ilâhî
emirlere ters düşen nefsânî arzulardan, ihlâsla bağdaşmayan isteklerden, ilâhî
takdîre ve şer’-i şerîfe îtiraz illetinden kurtulmak demektir.
Teslîmiyet, muhabbete dayalı bir itaat işidir. Bu
itaat ve teslîmiyet bereketiyle İbrâhim -aleyhisselâm-’a, canı, malı ve evlâdı,
yüce Rabbinin yolunda hiçbir engel teşkîl edemedi.
Merhum Prof.Dr.
Mahmud Esad Coşan hoca efendi bu konu
ile ilgili güzel bir yazı yazmıştı. Rahmetli yazısında şu tespitleri yapmıştı:
“İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir.
Cemaatle beraber olmak "Hak’la", "hakikatle" beraber
olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten
kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.
Bugün maalesef tüm
İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip
ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez,
Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına
okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük
zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan
edinir ve öyle kullanır.
Herkese ajan
demiyoruz; metod bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu
kullanır, fark etmez. Sahte birtakım organizasyonlar var, topluyorlar insanları
etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere
bağlıyor... Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. ‘Hizmet ediyorum’
diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!
Böyle birtakım
insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl
tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!
Emperyalistlerin
türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o
kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak
lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek
lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli
çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.
Bir lidere, tek
hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından
tutar gibi istediği yere götürüyor!
“Onun için,
teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir
kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya
götürüyorlar.”
Müsaadeli,
ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye!
Bana da tâbi
olmayın!
Bana tâbi
olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra,
"Sen bu
adamlarına şöyle yap!" derler.
İslâm'a, Allah'ın
emrine tâbi olun!
Allah'ın dinine
hizmet edin!
Tek başınıza
olsanız da Hak’la beraber olun!
O zaman İslâm
kalkınır; başka türlü kalkınamaz!
"Aa, efendim,
dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar.
“Her biriniz İslâm
için kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı
hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa,
silkele at be!
Sen onu sırtında
taşımak zorunda mısın?
Beni sırtında
taşımak zorunda mısın?
Kimse kimseye
hürriyetini vermesin!
Hürriyet aziz
şeydir. İnsan, ancak Allah'a kul olur.
"Allahım!
Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz."
***
Allah’ın kulları
türlü türlü. Ama muhakkak Allahı bilen, muhakkak ona teslim olacak. Teslimiyet
kime? Cenabı hakka netice itibariyle. Bazı insanların dağlar gibi ibadeti olur.
Yemez, içmez,uyumaz, gece ibadeti..öteki ise, yatar da, uyur da ; onun derecesi
onun fevkinde olur. Çünkü o teslim olmuştur, rahatlamıştır. Onu idare eden bir
kuvvet vardı cenabı hakkın izniyle…
Allah Teâlâ’ya teslim olan kulun
hâlini şöyle anlatır. Hz. Mevlana; “Deniz suyu, kendisine bütünüyle teslim olan
ölüyü başı üstünde taşır. Diri olan ve en ufak tereddüdü bulunan ise denizin
elinden nasıl sağ kurtulur? Aynı şekilde ‘Ölmeden evvel ölünüz!’ sırrı ile
beşerî sıfatlardan soyunarak ölürsen esrar denizi seni başı üzerinde gezdirir.”
Denizde yüzen kişi sakin ve telaşsız
olduğunda; kendini akışına bıraktığında suyun üzerinde zahmetsizce seyreder. Ne
zaman ki korku ve endişeyle hareket etse denizin dalgaları arasına gark olur,
telef olup gider. İnsanın hâli de böyle değil midir?
Dünya hayatının gailesi karşısında,
“Ben nasıl mücadele ederim?” diyerek endişe eder insan. Benliğine güvenmek
yerine, elinden geleni yapıp gerisini Rabbul âlemin olan Yaratan’a havale eder
de teslim olursa her türlü korkudan emin olur, rahat ve emniyet içerisinde
yaşar. Teslimiyet tüm sebeplerin ötesinde olan hakikati görmeyi ve O’na inanıp
güvenmeyi gerektirir.
De ki: "Biz Allah'a, bize
indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına
indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman
ettik. Onlardan hiçbiri arasında
ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Ali İmran
Suresi, 84)
Teslimiyet; şeksiz ve şüphesiz öncelikle âlemlerin rabbi
olan Allah’adır.
Baki selamlar.
Kaynak
1:
Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan, 5 Mayıs 1990
Kaynak
2:
Allah Dostunun Dünyasından, Hace Musa Topbaş Efendi ile Sohbetler, Erkam
Yayınları, 1999, İstanbul
Not: Bu yazı 18 Ekim 2021 Tarihinde Konya Yenigün Gazetesinde Yayınlanmıştır.a1